Ve asla da vazgeçmeyeceğim. Gelmiş geçmiş en güzel moda akımı retro/vintage akımıdır ve makyajı, saçı, elbisesi, ayakkabısı, her tamamlayıcısı ayrı güzeldir. Bunun için, siyah eyeliner-kırmızı ruj olmayan, daha soft ama hala kırmızı ruj iddiasını sürdüren bir retro görüntüye nasıl ulaşılacağını göstereceğim.
Fotoğraf, Miles Aldridge'in inanılmaz objektifinden. İnanılmaz bir fotoğrafçı, 2-3 idolümden biri. Tekrar tekrar, ellerine sağlık. O zaman başlayalım.
Yüzdeki inanılmaz beyazlığın ve porselenliğin farkındasınızdır. Ve dünyada tam beyaz fondöten yapan tek marka var. Illamasqua. Ama bu ten kireç beyazı değil. O yüzden, saf beyazla çok açık ten rengini karıştıracağız. Illamasqua'nın bu iki fondöteninin numaraları sırasıyla RF 105 ve LF 115.
Tüm yüzümüze ve boynumuza iyice sürdükten sonra, sabitlemek için Mac Prep+Prime Transparent Finishing Powder'ı uyguluyoruz.
Gözleri her zamanki gibi Mac Painterly Paint Pot'la hazırladıktan sonra tüm göz kapağımıza Mac Soft Brown'ı sürüyoruz. Çok dağıtmıyoruz.
Daha sonra, dış v kısmına Mac Espresso'yu karıştırma fırçamızla sürüp v şeklini yumuşatarak uyguluyoruz.
Espresso'yu açılı fırçamızla hafifçe alarak göz altımıza da kalem çeker gibi sürüp dış v noktasıyla birleştiriyoruz.
Sonra, Lancome Artliner eyelinerımızla orta kalınlıkta bir çizgi oluşturuyoruz ve kuyruk yapmıyoruz.
Mac Carbon'ı yine açılı fırçamızla alıp az önc sürdüğümüz Artliner'ın üzerinden hafifçe dokundurarak geçiyoruz ki likit eyeliner sabitlensin ve parlamasın. Aynı şekilde, gözün alt iç kısmına da bu işlemi uyguluyoruz. Daha sonra 3-4 kat maskarayla gözü bitiriyoruz.
Dudaklar için öncelikle tüm dudağımızı en başta hazırladığımız fondöten karışımıyla kapatıyoruz. Daha sonra Mac Redd dudak kalemiyle çerçevemizi yapıp içini dolduruyoruz. Sonra, Mac Russian Red'i tüm dudağımıza ortalarda yoğun olmak suretiyle sürüyoruz. Son adım olarak, açılı fırçamızla fondöten karışımımızdan ufak bir miktarda alıp dudak çevremizden geçiyoruz ki tüm kusurlar kapansın ve mükemmel bir retro kadını olalım.
Tekrar tekrar, Miles Aldridge, inanılmazsın. Model hanım kızımız, sen de taş gibisin. xx
kırmızı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kırmızı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 Ekim 2011 Pazar
12 Temmuz 2011 Salı
Ekstrem Saç Renkleri ve Tüm Berbat Yönleri
Ekstrem saç rengi mi dediniz? Hoşgeldiniz, hepsi bende var. Rahat olun, oturun şu koltuğa, ben Americano severim ve yaparım, içelim. Bu arada size olayı anlatayım.
İlk denediğim saç rengi turuncuydu. 2006 yazına tekabül ediyor. Doğal saç rengimi kalıcı olarak kaybetmem o O'real açılması anında denk geliyor ayrıca. Saçlarım beyaza yakın bir sarı yapıldı ve üstüne tupturuncu boya tam 3 kat uygulandı. Merhaba, turuncu muhteşem, turuncu çok güzel, ama turuncu akınca bir boka benzemiyor. Ve yine merhaba, turuncu 1 haftada akıyor. Yazı turuncuyla geçirirken gittikçe karamele dönen zamanları da oldu. Saçımın yıprandığını daha hissetmemiştim, ilk seferinde bir anda ölmemişti saçım.
İkinci saçım, pembeydi. 2 sene üst üste pembeye boyadım. Daha doğrusu boyattım. Maddi açıdan 1 senelik fön masrafımı tek boyaya veriyordum. Kaç günde bir kuaföre gidiyordum, hmmm maksimum 5 gün. 5 gün sonra ben yine akmış, sarılaşmış, pembemsi saçlarımla kuaför camı tırmalayan bir tip oluyordum. Ayrıca, sokakta yürürken insanların bakışları hakkında hiç bir şey söylemek istemiyorum. İşte bu sırada, yeni yeni saçlarımın öldüğünü ve matlaştığını hissetmeye başladım. 2009 başında siyaha döndüm ve öyle kaldım.
Geç gelen pişmanlığın faydasının olmaması saçımız için de %100 çalışıyor, sorunsuz. Son 2 senedir saçımı sürekli siyaha boyuyorum ve bu da yıpratıyor. En azından bitkisel boya kullanıyorum çünkü siyahın renk vermemesi gibi bir şey yok ama ekstrem renkleri kimyasal boyalardan seçmek gibi bir zorunluluğumuz var.
Tabi bu arada, boyatamadığım zamanlarda saçımı sarı kullandım. Sarıyı seviyorum, ama sürdürülebilir bir durumu yok onun da. Şuan perçemlerim kırmızı, yine dayanamadım. Ama saçlarımı iyileşmeye aldım, artık daha normal durmalılar, en azından bir süre.
Bu yazıdan çıkarabileceğimiz sonuçlar: Ekstrem saç renkleri cesaret ister. Sokakta yürüme cesaretinden ziyade saçınızı öldürme cesareti ister. Etkisi sonra hissedilir, hissetmedikçe devam edersiniz ve kalakalırsınız. O yüzden, tüm saçınızı pembeye ya da kırmızıya ya da turuncuya boyatma gibi olayların kalıcılığının olmadığını ve eninde sonunda eskiye döneceğinizi bilmenizi isterim. Hoş değil.
İlk denediğim saç rengi turuncuydu. 2006 yazına tekabül ediyor. Doğal saç rengimi kalıcı olarak kaybetmem o O'real açılması anında denk geliyor ayrıca. Saçlarım beyaza yakın bir sarı yapıldı ve üstüne tupturuncu boya tam 3 kat uygulandı. Merhaba, turuncu muhteşem, turuncu çok güzel, ama turuncu akınca bir boka benzemiyor. Ve yine merhaba, turuncu 1 haftada akıyor. Yazı turuncuyla geçirirken gittikçe karamele dönen zamanları da oldu. Saçımın yıprandığını daha hissetmemiştim, ilk seferinde bir anda ölmemişti saçım.
İkinci saçım, pembeydi. 2 sene üst üste pembeye boyadım. Daha doğrusu boyattım. Maddi açıdan 1 senelik fön masrafımı tek boyaya veriyordum. Kaç günde bir kuaföre gidiyordum, hmmm maksimum 5 gün. 5 gün sonra ben yine akmış, sarılaşmış, pembemsi saçlarımla kuaför camı tırmalayan bir tip oluyordum. Ayrıca, sokakta yürürken insanların bakışları hakkında hiç bir şey söylemek istemiyorum. İşte bu sırada, yeni yeni saçlarımın öldüğünü ve matlaştığını hissetmeye başladım. 2009 başında siyaha döndüm ve öyle kaldım.
Geç gelen pişmanlığın faydasının olmaması saçımız için de %100 çalışıyor, sorunsuz. Son 2 senedir saçımı sürekli siyaha boyuyorum ve bu da yıpratıyor. En azından bitkisel boya kullanıyorum çünkü siyahın renk vermemesi gibi bir şey yok ama ekstrem renkleri kimyasal boyalardan seçmek gibi bir zorunluluğumuz var.
Tabi bu arada, boyatamadığım zamanlarda saçımı sarı kullandım. Sarıyı seviyorum, ama sürdürülebilir bir durumu yok onun da. Şuan perçemlerim kırmızı, yine dayanamadım. Ama saçlarımı iyileşmeye aldım, artık daha normal durmalılar, en azından bir süre.
Bu yazıdan çıkarabileceğimiz sonuçlar: Ekstrem saç renkleri cesaret ister. Sokakta yürüme cesaretinden ziyade saçınızı öldürme cesareti ister. Etkisi sonra hissedilir, hissetmedikçe devam edersiniz ve kalakalırsınız. O yüzden, tüm saçınızı pembeye ya da kırmızıya ya da turuncuya boyatma gibi olayların kalıcılığının olmadığını ve eninde sonunda eskiye döneceğinizi bilmenizi isterim. Hoş değil.
25 Haziran 2011 Cumartesi
Bir Sanat Olarak Kırmızı Ruj Sürmek
Kırmızı ruj, en riskli makyaj konularından biri olarak yaz ayında da listelerimize girmeyi başarıyor, pek şaşırmadığımız bir şekilde. Kırmızı rujun pin-up havası,30-40'lar hissi, dudak odağı tüm bu cefayı çekme sebebimiz. Öncelikle hangi göz makyajıyla kırmızı ruj kullanabiliriz ona bakalım. Kırmızı ruj hem yoğun siyah makyajı hem de sade ama keskin bir eyeliner makyajını kaldırabilir. Yoğun göz makyajı ve kırmızı ruju beraber kullanacaksanız, gerçekten dikkat çekici bir makyaja sahip olacağınızı bilerek bu işe başlayın. Özel event'ler dışında da kullanılabilir, bu sadece gece çıkmalarında yapılabilir anlamına gelmiyor yani. Ama tamamen bir tarz meselesi, herkes için değil. Daha günlük, olası bir makyaj içinse daha önce bahsettiğim keskin ve koyu bir siyah eyeliner makyajıyla gözleri bitirmelisiniz. Kaş altını aydınlatmayı unutmayın. Tüm bu ön koşullar yerine getirildikten sonra ruj kısmına geçebiliriz.
Benim aylardır favorim olan ruj Deborah'nın Mat serisinden Atomic Red. Bana göre kırmızı ruj kesinlikle mat olmalı. Mat rujlar da genelde dudakları kurutur. Deborah da bir nebze kurutuyor ama averaj bir kırmızı mat rujun kurutma oranıyla kıyaslanamaz.
Öncelikle, kırmızı dudak kalemiyle dudağınıza çerçeve yapmalısınız. Bunu yaparken dudağınızın orjinal sınırlarından çıkmayın, kırmızı ruj bu işte çok tehlikelidir. Çerçeveden sonra dudağın içini de kırmızı dudak kalemiyle doldurmalısınız. Daha sonra, ruju kenarlara az ortaya çok olmak üzere planlanmış bir dağılımla sürmelisiniz. Üst dudağın kavisli kısımlarına dikkat edin, sağ ve sol eşit olmalı. Daha sonra üst dudağın ortasına beyaza yakın bir farla aydınlatıcı gölge yapın. Daha da dikkat çekici olmasını isterseniz beyazı belli belirsiz dudağın ortasına, rujun içine karıştırın. Sonra, ince uçlu makyaj fırçanızla dudak çevrenizden likit fondöteninizle geçin ve dudak çevresini keskinleştirin. Son adım olarak, en iğrenç şeyi yapın ve parmağınızı ya da ruju ağzınıza sokup çıkarın. Biliyorum iğrenç, ama dişlerinizin boyanmaması için bunu bir kerelik yapmalısınız. Kapatırken, kırmızı rujun beyaz tenli insanlar(kadın ve erkeklerin beraber bulunduğu küme, heteroseksist dayatmaların hemen içinde mum söndüreyim) için olduğunu söyler, koyu tenli insanların daha kahveye çalan tonlar kullanmalarını öneririm. Bakın ne kadar sakinim, bronz tene kırmızı ruj gibi iğrençlikler yapmayın falan demiyorum. Tschüs.
Benim aylardır favorim olan ruj Deborah'nın Mat serisinden Atomic Red. Bana göre kırmızı ruj kesinlikle mat olmalı. Mat rujlar da genelde dudakları kurutur. Deborah da bir nebze kurutuyor ama averaj bir kırmızı mat rujun kurutma oranıyla kıyaslanamaz.
Öncelikle, kırmızı dudak kalemiyle dudağınıza çerçeve yapmalısınız. Bunu yaparken dudağınızın orjinal sınırlarından çıkmayın, kırmızı ruj bu işte çok tehlikelidir. Çerçeveden sonra dudağın içini de kırmızı dudak kalemiyle doldurmalısınız. Daha sonra, ruju kenarlara az ortaya çok olmak üzere planlanmış bir dağılımla sürmelisiniz. Üst dudağın kavisli kısımlarına dikkat edin, sağ ve sol eşit olmalı. Daha sonra üst dudağın ortasına beyaza yakın bir farla aydınlatıcı gölge yapın. Daha da dikkat çekici olmasını isterseniz beyazı belli belirsiz dudağın ortasına, rujun içine karıştırın. Sonra, ince uçlu makyaj fırçanızla dudak çevrenizden likit fondöteninizle geçin ve dudak çevresini keskinleştirin. Son adım olarak, en iğrenç şeyi yapın ve parmağınızı ya da ruju ağzınıza sokup çıkarın. Biliyorum iğrenç, ama dişlerinizin boyanmaması için bunu bir kerelik yapmalısınız. Kapatırken, kırmızı rujun beyaz tenli insanlar(kadın ve erkeklerin beraber bulunduğu küme, heteroseksist dayatmaların hemen içinde mum söndüreyim) için olduğunu söyler, koyu tenli insanların daha kahveye çalan tonlar kullanmalarını öneririm. Bakın ne kadar sakinim, bronz tene kırmızı ruj gibi iğrençlikler yapmayın falan demiyorum. Tschüs.
2011 Yazı Ruj Seçimi
Bu yaz için iki ruj favorim var. Üç demiyorum çünkü kırmızı all-time favourite kategorisinde, yazı kışı yok. İlk olarak, Mac Chatterbox'la başlayalım.
Chatterbox, duruşuyla uygulandığındaki hali farklı olan rujlardan. Bu rujun bu derece pembe ve pigmentli olduğunu asla tahmin etmezdim. Tam bir şeker pembesi ve saçma barbie pembesi rujlarla yakından uzaktan alakası yok. Ayrıca, Mac rujlarının hepsinde olduğu gibi inanılmaz güzel bir kokusu var. Bu ruju iki farklı şekilde kullanıyorum. Birincisi renkli makyajlarımda, ikincisi de çok keskin eyeliner makyajının altına dolgun ve dolu bir dudak rengi olarak. Pembe ruj, siyah ya da sarı saçla kullanılmasının daha yerinde olacağı bir skalada yer aldığı için, kahverengi/koyu kestane saçları olanlar için bir sonraki ruju öneriyorum. Bu rujun adı Crosswires ve yine Mac'ten.
Görünüşte yine pembeye yakın gözükse de rujlarda ayırt edici/belirleyici olan alt ton dediğimiz şey, Crosswires'ta kırmızı. Az önce bahsettiğim Chatterbox'ta tamamen pembe bi alt ton vardı. Burda kırmızının yanında mid-tone olarak şeftali rengini görmek mümkün. Sonuç olarak ortaya çıkan ruj rengi kırmızı üstüne pembe serpiştirilmiş muhteşem bir yaz rengi. Koyu renk saçlı insanlara özellikle tavsiye ediyorum, tabi bronz olmamak kaydıyla. Kırmızı konusunu bir sonraki yazıda anlatacağım, kırmızı ruj sürmenin sorunlu kısımlarını buraya sığdırmayayım.
Chatterbox, duruşuyla uygulandığındaki hali farklı olan rujlardan. Bu rujun bu derece pembe ve pigmentli olduğunu asla tahmin etmezdim. Tam bir şeker pembesi ve saçma barbie pembesi rujlarla yakından uzaktan alakası yok. Ayrıca, Mac rujlarının hepsinde olduğu gibi inanılmaz güzel bir kokusu var. Bu ruju iki farklı şekilde kullanıyorum. Birincisi renkli makyajlarımda, ikincisi de çok keskin eyeliner makyajının altına dolgun ve dolu bir dudak rengi olarak. Pembe ruj, siyah ya da sarı saçla kullanılmasının daha yerinde olacağı bir skalada yer aldığı için, kahverengi/koyu kestane saçları olanlar için bir sonraki ruju öneriyorum. Bu rujun adı Crosswires ve yine Mac'ten.
Görünüşte yine pembeye yakın gözükse de rujlarda ayırt edici/belirleyici olan alt ton dediğimiz şey, Crosswires'ta kırmızı. Az önce bahsettiğim Chatterbox'ta tamamen pembe bi alt ton vardı. Burda kırmızının yanında mid-tone olarak şeftali rengini görmek mümkün. Sonuç olarak ortaya çıkan ruj rengi kırmızı üstüne pembe serpiştirilmiş muhteşem bir yaz rengi. Koyu renk saçlı insanlara özellikle tavsiye ediyorum, tabi bronz olmamak kaydıyla. Kırmızı konusunu bir sonraki yazıda anlatacağım, kırmızı ruj sürmenin sorunlu kısımlarını buraya sığdırmayayım.
Etiketler:
chatterbox,
crosswires,
kırmızı,
mac,
pembe,
ruj,
yaz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)