27 Ekim 2012 Cumartesi
Makyaj İşleri İçin
Bir sürü insan, gerek makyaj yaptırmak için gerekse diğer randevu görüşmeleri için, bana ulaşamamaktan yakınıyor. O zaman hemen belirtelim; makyaj işleri, koşullar ve olanaklarla ilgili, ayrıca markaların benimle iletişimi için mail adresim:
beautygoreprofessional@gmail.com
Her türlü iş, görüşme, özel gün/düğün/mezuniyet makyajı için buradan benimle iletişime geçebilirsiniz.
24 Ekim 2012 Çarşamba
Parfüm Armageddon'u
Merhabalar;
Hatırlarsanız (ki pek mümkün değil ama olsun) temmuz civarı, aldığım Yves Saint Laurent gece ve gündüz kreminin yanında tester boy Yves Saint Laurent Parisienne parfüm vermişlerdi ve ben bayıla bayıla kullanırken bir gün evden çıkma eşiğinde kırmıştım. Bu ön bilgiden sonra asıl hikayeye geçmek gerekirse; babam geçen haftalarda Paris'teydi ve her zamanki gibi eli boş dönmedi. Dönmemiş, ben de bugün öğrendim.
O kırılan Parisienne (221 TL), büyük boyuyla bana geri döndü. Bu post babama ithaf olunsun. Okuyorsun biliyorum!
Ayrıca, anneme, kokusuna kelimenin tam anlamıyla taptığım Balenciaga'yı (240.50 TL) almış. Böyle bir koku yok. Cidden yok. Sabahtan beri bileğimi kokluyorum sayesinde.
Kendisine de klasiği olan Hugo Boss'u (134 TL) almış, bunu dahil etmemin sebebi, cidden, babamın imza parfümü olduğundan mıdır bilinmez, kokusunu en en en çok sevdiğim erkek parfümü olması. Calvin Klein vardır bir de, o da ikiyi alır.
Evet, bu kadar. İyi bayramlar. xx
21 Ekim 2012 Pazar
Mac Far Paletimi Tamamladım!
Tek tek aylara yayılan bir süreçte alarak Mac 15'li far paletimi tamamladım. Paletin avantajı, tek tek koca plastik yığınlarında far taşımıyor oluşunuz. Her birini ayrı ayrı alıp yerleştiriyorsunuz, tamamen size özel olmuş oluyor tabi. Ayrıca fiyat farkı da var ama zaten paletin boş haline bile yeterince para verdiğiniz için 40 küsür belki 50 lira vermek yerine 37 vermeniz pek bir şey değiştirmiyor. Ama sonuçta, dün aldığım Omega'yla beraber paleti tamamlamış oldum, mesudum! Sonraki farlarım için yeni bir palete başlamam gerek, büyük ihtimalle neutrals ve colors olarak ayıracağım.
Renkler sol üstten itibaren:
1) Swiss Chocolate
2) Expensive Pink
3) Satin Taupe
4) All That Glitters
5) Carbon
6) Omega
7) Woodwinked
8) Naked Lunch
9) Cork
10) Club
11) Vibrant Grape
12) Sun Blonde (Limited Edition/Surf Baby Collection)
13) Moon's Reflection
14) Trex
15) Antiqued
xx
20 Ekim 2012 Cumartesi
Mac+Pastel Alışverişim
Blog fotoğrafları için kotam baya baya doldu, o yüzden bu posttaki fotoğraflar biraz küçük gözükebilir; boyutlarını küçültmek zorunda kaldım.
Bugün Seyhun'la "ufak" bir kozmetik alışverişi olayına girdik ki aslında ders çalışma gibi hayal ötesi planlarımız vardı, olmalıydı. Olmadı. Pişman değiliz.
Önce Mac'e uğradık. Özellikle kaş doldurmak için kullanılan Omega farı (37 TL Palet formu fiyatı) uzun zamandır istiyordum, kavuştum.
Ayrıca, Lustre finish sevmememe rağmen, Syrup'ın (49 TL) ününü çok duyuyordum ve almaya karar verdim. Doğal renklerde bir rujum yoktu, tüm rujlarım fazla bold, bright, out there. Türkçe bir niteleme sıfatı ekleyesim gelmedi. Velhasıl, Syrup makyaj koleksiyonumdaki yerini almış bulundu.
Sonra, Watsons'a girip toka ve oje aldım. Tokaların rengi inanılmaz, vuruldum, aldım(4,50 TL). Ojeleri (Yukarıda sırasıyla 110 ve 88 numaralar) de Pastel'den(Her biri 2,50 TL) aldım, sonbaharlık renkler oldular gayet. Önceki postumda Esra'dan ödünç aldığımı söylediğim 84 numarayı da bulup kendim için aldım, yey! Bu arada, Seyhun bir ojeyi başarıyla kırmış olduğu için oje kokusu eşliğinde kozmetik alışverişi konsepti yapıp nirvanalara ulaştık, eline sağlık hatun, ne diyeyim.
Evet böyle, şimdi gerçekten çalışmam gerekiyor sanırım. Burası fazla soğuk, olmaması gerektiği kadar soğuk, o yüzden "hot beverage you're about to enjoy..." lafı benim için "..about to drink as essential piece of your maintenance of life." oluyor. Sıcak ve iyi geceler diliyorum, fazla mı çift taraflı oldu? Sizi mi kıracağım, gün olsun. Türkçe elastik, hiç gerek yok. xx
18 Ekim 2012 Perşembe
Pastel 84 Numaralı Oje
Tek bir oje için post yapmak asla adetim değil ama bu ojenin rengine TAP-TIM. Paylaşmasam olmazdı.
Turkish Foreign Policy I dersindeyiz ki International Relations bölümünün 4. sınıftaki en baba derslerinden biridir, mezuniyete ramak kala tökezletir insanı, Esra'yla yan yana oturmuşuz, ama feci felaket sıkılıyoruz. Bir baktım hatunun ojelerine, sıkıntıdan olmayan ara renk ojeler görüyorum herhalde dedim. Gerçekten inanamadım. Bende tonlarca oje var (görmek isteyenler için koleksiyonum şurda) ama böyle bir renk yok. 5 gün başının etini yedim ve sonunda ojeyi bana getirdi. Pastel 84 numaralı bu oje, açık grinin açık mavi alt tonlusu. Cidden zevkime 12'ye yakın yerlerden hitap eden bir renk ve Pastel'i oje konusunda çok takdir ederim her zaman, bu da istisna olmadı.
İyi perşembe akşamları, xx.
9 Ekim 2012 Salı
Avokado Saç Maskesi Yapımı
Uzun zamandır "kendin yap" tarzı bir post yazmamıştım, aldığım tekil avokado da buna vesile olmuş oldu. Şimdi kalkıp da "Avokadonun içindeki zengin mineral ve vitaminler, özellikle E, C, ve D vitaminleri, saçın yapısını..." falan diye bilimsel açıklama yapmayacağım. Avokadonun kuru ciltlere ve kuru saçlara iyi geldiğini biliyoruz. Yüz maskesiyle ilgili bolca veri varken saç maskesiyle ilgili az rastlanan bir alan, o yüzden katkıda bulunmak istedim. Yapılışı gayet basit zaten;
Önce bir avokadoyu ortadan ikiye bölüyoruz. Oldukça sert, o yüzden kendinizi kesmemeye özen gösterin. Ortasındaki çekirdeğin çevresinden bıçakla geçip kesikte bıçağı sağa sola hareket ettirirseniz kendiliğinden ayrılacaktır.
Daha sonra, yarısının kabuğunu ince bir şekilde soyup dilimliyoruz.
Daha sonra, dilinlediğimiz avokado parçalarını rondoya koyuyoruz. Üzerine, tercihen badem yağı, elinizde yoksa zeytinyağı ve yumurta döküyoruz.
Sonra hepsini rondodan geçiriyoruz. Avokado parçacıkları içinde rende şeklinde kalacaktır, dert etmeyin. Bir tülbentten iyice geçirip yeşil suyunu çıkarıyoruz ve saçımıza sürüyoruz.
Saçımızı strech filmle sarıyoruz, yarım saat bekliyoruz ve yıkıyoruz. Eğer tülbentten geçirme işlemini yapmazsanız şu tanecikler saçınızda uzunca süre kalabilir, yani banyoda fazlasıyla oyalar. O yüzden direkt olarak sürmeyi tavsiye etmiyorum.
Kolay gelsin. xx
7 Ekim 2012 Pazar
Ülke Kadını ve 2000ler Makyajıyla İlgili Sevdiklerim
İyi pazar akşamları;
Biliyorum, benden hep yanlışı düzeltme ve yanlış uygulamaları eleştirmekle geçen postlar gördünüz, ki yapmaya çalıştığımız da o ya da bu şekilde yanlışı anlatmak; düzeltmek bize düşmez. Velakin, bu sefer, bu ülke kadınının ve genel olarak 2000lerin sevdiğim makyaj trendlerinden bahsetmek istiyorum ki bu da "...gelinim sen anla" modu olacak, varacağımız yer aynıdır.
Ama tüm yanlışlarla ve kendi fikirlerimle ilgili asıl yazılarımı okumak isterseniz şunlar faydalı olacaktır:
Makyaj Katliamları-1
Makyaj Katliamları-2
Makyaj Katliamları-3
Makyaj Katliamları-4
Mavi Göz Makyajı Sorunu
Bronzer Sorunu
1) Keskin ve koyu eyeliner
Genelde hatalarla dolu makyajlara imza atan kadınlardan beklemeyeceğim bir performans olarak, Türkiye'de koyu, keskin, kalın, ve kuyruklu eyeliner uygulamaları görüyorum ki beni benden alıyor, iyi anlamda. Eyeliner; makyaj konusunda belli bir duruşu olan insanların sıkça tercih ettiği bir makyaj ürünü olduğu için, makyaj yaparken çekingen insanlarda pek de rastlamıyoruz, bu Türkiye ile sınırlı değil. Ama Türkiye'de, kendini "makyaj konusunda çekingen" kategorisine sokabileceğimiz kadınlar, istemdışı ve ya bilinçli bir şekilde, olması gerekene çok yakın bir düzeyde eyeliner sürüyor ve bu beni ihya ediyor. 2000lerdeki genç kadınların en sevdiğim trend-following metodu bence eyeliner'dan geçendir; trend olduğu için değil de imza makyajı bu şekilde olduğu için yıllardır kullanan kadınlara sadece saygılarımı sunmakla yetiniyorum zaten.
2) Yoğun allık
Hayır, öyle değil. O yanaklarını allığa sürmüş gibi duran allık görüntüsünden bahsetmiyorum. Bildiğiniz üzere, makyajda esas olan dengedir. Gözler yoğunsa kalan yerleri sakin tutarız, gözlerimiz hafifse allığa ya da ruja yoğunlaşabiliriz. Bu mantıkla, gözlerde sadece eyeliner ya da hafif dağıtılmış bir smokey eye kalemi duruşu varsa, ve dudak çok olayımız değilse, allığa dikkat çekebiliyoruz. İşte "tamamen" bilinçsiz olduğundan emin olduğum şekilde, bu ülkedeki kadınlar bunu iyi yapıyor. Sebebini de açıklamak gerekirse, göz makyajı konusunda hem yeterli bilgiye sahip olmamaları hem de çekingen olmaları sonucunda, yanaklara yöneliyorlar. Dudaklar fazla seksi durabilir, laf olabilir, söz olabilir, çekindikleri her şey başlarına gelebilir mantığıyla ruj yoğunluğu da elenmiş oluyor. Bağcıyı dövmeden üzümü yiyorum ve tebrik ediyorum, ne diyeyim.
3) Rimelsiz olmama durumu
Her şey gider ama rimel o makyaj çantasında mutlaka olur. Bu da ülke kadınının makyaj mottolarından iyi olanlarından biridir. Yoğun sürülmüş rimeli hiç eksik olmaz genelde kadınların, ki çoğu makyajda olması gerekendir. 2000lerin eyeliner'la tamamlayıcı trendi de zaten budur. Yine bu coğrafya kadınıyla gurur duyduğumuz anlardan birinde oluyoruz rimel noktasında.
4) Siyah göz kalemi tercihi
Tamam, renkli göz kalemiyle saçma makyajların kitabını yazan insanları tenzih ederek, genelde, Türkiye'deki eğilim siyah göz kalemi üzerinden gidiyor. Fazla mainstream olmasının yanı sıra, kolay ulaşılabilir olması da bunda etken tabi ki, ve teknik olarak uygulanışında tonlarca hata görüyor olmamıza rağmen yine de sonuca bakarsak takdir edebileceğimiz bir durum var ortada. 2000lerde sadece kalemde değil, genel olarak göz makyajında siyah ağırlık görüyoruz ama gündüz siyah makyaj yapan kadın sayısı bir elin parmağını geçmediği için (parmaklardan biri benim, kalan 4'le tanışmak isterim), bu şekilde genelleyemiyorum.
5) Oje rengindeki umarsızlık
İşte bu, diğer ülkelerdeki kadınların yapamadıkları ve Türkiye'deki kadınların yapabildiği bir şey. Yaz ojesi, kış ojesi ayrımına girmeden, kışın da capcanlı renkleri sürebilen, yazın ortasında Chanel çamur rengi ojeyi olaya dahil edebilen kadınlara burda rastlıyoruz ve gözlerimi yaşartıyor bu durum, gerçekten çok başarılılar bu konuda. Yaz/kış ayrımına giren varsa, Türkiye'deki diğer kadınları örnek almalarını içtenlikle tavsiye ederim çünkü oje renginin mevsimi olamaz, olmamalıdır.
5 madde yeter zira 6.sını bulamadım, zorladım ama olmadı. Son sözü söylemek gerekirse, makyaj konusunda eskisi kadar kötü durumda olduğunu düşünmüyorum kadınların, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada. Ama Türkiye için, biraz daha fazla çalışmak gerekiyor. Hem tavsiye eden kesim, hem de uygulayan kesim olarak...
xx
Biliyorum, benden hep yanlışı düzeltme ve yanlış uygulamaları eleştirmekle geçen postlar gördünüz, ki yapmaya çalıştığımız da o ya da bu şekilde yanlışı anlatmak; düzeltmek bize düşmez. Velakin, bu sefer, bu ülke kadınının ve genel olarak 2000lerin sevdiğim makyaj trendlerinden bahsetmek istiyorum ki bu da "...gelinim sen anla" modu olacak, varacağımız yer aynıdır.
Ama tüm yanlışlarla ve kendi fikirlerimle ilgili asıl yazılarımı okumak isterseniz şunlar faydalı olacaktır:
Makyaj Katliamları-1
Makyaj Katliamları-2
Makyaj Katliamları-3
Makyaj Katliamları-4
Mavi Göz Makyajı Sorunu
Bronzer Sorunu
1) Keskin ve koyu eyeliner
Genelde hatalarla dolu makyajlara imza atan kadınlardan beklemeyeceğim bir performans olarak, Türkiye'de koyu, keskin, kalın, ve kuyruklu eyeliner uygulamaları görüyorum ki beni benden alıyor, iyi anlamda. Eyeliner; makyaj konusunda belli bir duruşu olan insanların sıkça tercih ettiği bir makyaj ürünü olduğu için, makyaj yaparken çekingen insanlarda pek de rastlamıyoruz, bu Türkiye ile sınırlı değil. Ama Türkiye'de, kendini "makyaj konusunda çekingen" kategorisine sokabileceğimiz kadınlar, istemdışı ve ya bilinçli bir şekilde, olması gerekene çok yakın bir düzeyde eyeliner sürüyor ve bu beni ihya ediyor. 2000lerdeki genç kadınların en sevdiğim trend-following metodu bence eyeliner'dan geçendir; trend olduğu için değil de imza makyajı bu şekilde olduğu için yıllardır kullanan kadınlara sadece saygılarımı sunmakla yetiniyorum zaten.
2) Yoğun allık
Hayır, öyle değil. O yanaklarını allığa sürmüş gibi duran allık görüntüsünden bahsetmiyorum. Bildiğiniz üzere, makyajda esas olan dengedir. Gözler yoğunsa kalan yerleri sakin tutarız, gözlerimiz hafifse allığa ya da ruja yoğunlaşabiliriz. Bu mantıkla, gözlerde sadece eyeliner ya da hafif dağıtılmış bir smokey eye kalemi duruşu varsa, ve dudak çok olayımız değilse, allığa dikkat çekebiliyoruz. İşte "tamamen" bilinçsiz olduğundan emin olduğum şekilde, bu ülkedeki kadınlar bunu iyi yapıyor. Sebebini de açıklamak gerekirse, göz makyajı konusunda hem yeterli bilgiye sahip olmamaları hem de çekingen olmaları sonucunda, yanaklara yöneliyorlar. Dudaklar fazla seksi durabilir, laf olabilir, söz olabilir, çekindikleri her şey başlarına gelebilir mantığıyla ruj yoğunluğu da elenmiş oluyor. Bağcıyı dövmeden üzümü yiyorum ve tebrik ediyorum, ne diyeyim.
3) Rimelsiz olmama durumu
Her şey gider ama rimel o makyaj çantasında mutlaka olur. Bu da ülke kadınının makyaj mottolarından iyi olanlarından biridir. Yoğun sürülmüş rimeli hiç eksik olmaz genelde kadınların, ki çoğu makyajda olması gerekendir. 2000lerin eyeliner'la tamamlayıcı trendi de zaten budur. Yine bu coğrafya kadınıyla gurur duyduğumuz anlardan birinde oluyoruz rimel noktasında.
4) Siyah göz kalemi tercihi
Tamam, renkli göz kalemiyle saçma makyajların kitabını yazan insanları tenzih ederek, genelde, Türkiye'deki eğilim siyah göz kalemi üzerinden gidiyor. Fazla mainstream olmasının yanı sıra, kolay ulaşılabilir olması da bunda etken tabi ki, ve teknik olarak uygulanışında tonlarca hata görüyor olmamıza rağmen yine de sonuca bakarsak takdir edebileceğimiz bir durum var ortada. 2000lerde sadece kalemde değil, genel olarak göz makyajında siyah ağırlık görüyoruz ama gündüz siyah makyaj yapan kadın sayısı bir elin parmağını geçmediği için (parmaklardan biri benim, kalan 4'le tanışmak isterim), bu şekilde genelleyemiyorum.
5) Oje rengindeki umarsızlık
İşte bu, diğer ülkelerdeki kadınların yapamadıkları ve Türkiye'deki kadınların yapabildiği bir şey. Yaz ojesi, kış ojesi ayrımına girmeden, kışın da capcanlı renkleri sürebilen, yazın ortasında Chanel çamur rengi ojeyi olaya dahil edebilen kadınlara burda rastlıyoruz ve gözlerimi yaşartıyor bu durum, gerçekten çok başarılılar bu konuda. Yaz/kış ayrımına giren varsa, Türkiye'deki diğer kadınları örnek almalarını içtenlikle tavsiye ederim çünkü oje renginin mevsimi olamaz, olmamalıdır.
5 madde yeter zira 6.sını bulamadım, zorladım ama olmadı. Son sözü söylemek gerekirse, makyaj konusunda eskisi kadar kötü durumda olduğunu düşünmüyorum kadınların, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada. Ama Türkiye için, biraz daha fazla çalışmak gerekiyor. Hem tavsiye eden kesim, hem de uygulayan kesim olarak...
xx